Menu
26 Mayıs 2017

Gezi Fotoğrafçılığı

fotoğraf: Fotoğraf: Reha Bilir

Dilek Yurdakul Uyar

 

Teknoloji artık hem herkesin her yere gitmesine hem de en iyi makinelere sahip olmasına sebep oldu. En fotografik mekanları, en iyi makinelerle gezerken herkes kendine bir de “fotoğrafçı” “fotoğraf sanatçısı” gibi ünvanları hunharca ekledi. Bu tıpkı on sekizinde aşık olan her gencin kendini şair sanması ya da bulvar gazetesi köşelerinde sıralanan kelimelere şiir, yazanlarının da kendilerine şair demesine benziyor. Hatta daha da acısı; fotoğraf gezilerinde geziyi organize edenlerin hazırladığı kurgularda, bu “fotoğraf sanatçılarının” sadece deklanşöre basması, sonrasında para ile bu fotoğrafları başkalarına düzenletmesi ve bu her şeyi başkalarına ait fotoğraflarla en hafifinden kendilerini fotoğrafçı addederek koca koca derneklerde ağdalı cümlelerle sunumlar yapması, bunlara “benim fotoğraflarım” diyebilmesi... Bu kişilerin bulundukları gezilerde yaptıkları sohbetler ise fotoğraf sanatçıları, sanat akımları değil en son çıkan fotoğraf makinesi modelleri. Para; sıfatları satın almaya, kendimize etiket koymaya  yarıyor. Kapitalizm bayram ederken sanat kan ağlıyor. Fotoğrafın iki gözü iki çeşme.

Bu kez sevgili Reha Bilir hocamla Gezi fotoğrafçılığı üzerine konuştuk. Reha hocam konuya bir anısı ile giriyor;

"Geçenlerde telefonum çaldı, arayan heyecanlı ses benim de yönetiminde bulunduğum derneğe gelip bir fotoğraf sunumu ve söyleşisi yapmak istediğini söylüyor. Açıkçası arayan kişinin ismini daha önce hiç duymamıştım. Ama fotoğrafa gönül verdiğini ses tonundan rahatlıkla hissedebiliyorum. Yıllar önce “Dijital Kareler” isimli sergi ve sunumum için derneklerle bağlantıya geçtiğim günler geliyor aklıma. Kendisini seve seve konuk edebileceğimizi belirtiyor ve yapmak istediği sunum hakkında bilgi almak istiyorum. Yine aynı heyecanla “çok süper proje oldu” diye tanımladığı sunumunu anlatmaya başlıyor. “15 gün önce bir grup fotoğrafçı arkadaşla Myanmar’a gittik. 3 gün kaldık. Çok güzel fotoğraflar çektik.” Bu genç arkadaşımıza gösterisinin adını soruyorum, “Myanmar Tarihi” diyor. “Peki sunumdaki fotoğraflar ağırlıklı olarak neler içeriyor? Örneğin Bagan Tapınaklarından görüntü var mı? Inle Gölü’nü görebildiniz mi? Gece görüntüleri var mı?” diye soruyorum. “Hayır hocam onlar yok ama çok güzel portreler var. Hani boyunlarına halkalar takmış kadınlar var ya, onların fotoğrafları var” diye yanıtlıyor.

Önce şuna bir karar verelim; üyesi olduğumuz dernekler fotoğraf sanatı derneği mi, yoksa kültür ve gezi dernekleri mi? Ülkemizden yola çıkıp binlerce kilometre uzaktaki bir ülkeye gidip yolda gördüğünüz her şeye rastgele deklanşöre basmakla sanat fotoğrafı yapılır mı? Bu fotoğrafların kompozisyon değeri hiç mi önemli değildir? Sırf bize farklı bir kültür olduğu için ilginç gördüğümüz her görüntü, her portre bizim sanat birikimimize ne katabilir? Kendi bölgemizden örnek verecek olursak, Konya’da Mevlâna Kültür merkezinde her cumartesi günü semâ törenlerinde fotoğraf çeken binlerce kişi sanat fotoğrafı mı çekiyor, belge veya anı fotoğrafı mı?

Son dönemlerde yurt dışı fotoğraf gezilerinin de sayısı artmaya başladı. Özellikle Çin ve Hindistan gözde ülkeler. Hele Hindistan’daki Holi Festivali sırasında dünyanın her tarafından binlerce “fotoğraf sanatçısı” sırf birbirine boya atan insanların fotoğraflarını çekebilmek için akın akın Hindistan’a gidiyor. Sonrasında sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılan fotoğraflara bakınca son on yıldır paylaşılan fotoğraflara benzer fotoğraflar dolaşıyor ortalıkta. Elbette Holi Festivali fotoğraf için çok renkli bir ortam ve her fotoğrafçı için heyecan verici bir atmosfer oluşuyor. Ancak o renk cümbüşü içinde rastgele deklanşöre basmak sanat adına mı, yoksa “ben de oradaydım” demek adına mı? Ülkeleri ve örnekleri çoğaltabiliriz.

Eğer gezilerimiz kültür ve turizm gezisi değil de fotoğraf üretmek amacıyla yapılıyorsa, fotoğraflarımızın da diğerlerinden biraz farklı ve sanatsal değerler taşıması gerekiyor. Yoksa gittiğimiz veya merak ettiğimiz ülkelerin (yerlerin) fotoğraflarını Google gibi arama motorlarını kullanarak da rahatlıkla bulabiliriz. Dünya üzerinde gidemediğimiz onlarca ülke ve çekemediğimiz milyonlarca fotoğraf vardır. Önemli olan gittiğimiz farklı ülkelerde veya şehirlerde, o bölgenin insanını oraya özgü mimarı yapı, kültürel yaşam, folklorik giysiler, otantik takılar içinde, sanatsal ve teknik ölçütlerle bütünleştiren kompozisyonlar oluşturmaktır. Bu kaygılarla çektiğimiz fotoğraflar sanatsal değere sahip olacak ve bir iz bırakmamızı sağlayacaktır."

 

 

 Horoz Dövüşü, Fotoğraf: Burak Şenbak

Fotoğraf: Reha Bilir

Hindistan, Fotoğraf: Reha Bilir

Valencia, Fotoğraf: Reha Bilir

Myanmar, Fotoğraf: Dilek Yurdakul Uyar

 

 


Herkes bilsin