Menu
29 Temmuz 2017

Ai Weiwei'nin Hayatından Notlar...

fotoğraf: EPA/Getty Images

 

Günümüzün çağdaş sanat alanında Çin'de yetişen en etkili kişilerden biri olan Ai Weiwei; eylemciliği, aktivizmi, baskıcı rejime direnmeyi, sanat yapmaktan ayrı görmeyen bir sanatçı...

 

Çin’in muhalif şair Ai Qing’in oğlu olan Ai Weiwei, çocukluk yıllarını babasının komünist parti tarafından gönderildiği “yeniden eğitim” kampında geçirir. 1981'de ABD'ye gider.

1981’den 1993’e kadar New York’ta yaşadı, kavramsal sanata yoğunlaşır. Orada Marcel Duchamp ve Andy Warhol gibi figürlerin sanatıyla tanışır ve bu tanışma Ai Weiwei'in çağdaş sanata yaklaşımını büyük ölçüde etkiler.

Babasının hastalığından dolayı 1993’te Çin’e dönen sanatçı burada deneysel sanat ortamının gelişmesine katkıda bulunur. Çinli sanatçıların hem yerel hem de uluslararası sergiler açmasının koşullarını geliştirir ve mimarlığa yönelir.

 

Kapalı Kutuda Online Sanat...

2008 Siçuan Depremi’inde yıkılan ve çok sayıda ölüme sebebiyet veren devlet okullarının inşaatı ve kullanılan yetersiz malzemeleri kamu oyu ile paylaşır. Belgeseli ile köy okullarında hayatını kaybeden çocukların izini sürmer. Sonrasında Siçuan depremindeki öğrenci ölümlerinin dökümünü ve ilgili dokümanları verdiği blogu yetkililerce kapatılır.

Ölümleri, hükümet tarafından hasır altı edilmeye çalışılan 5000 çocuğun isimlerini ortaya çıkarmaya çalışan Ai Weiwei, bu dönemde resmi makamların hedefi olur, hatta polisin fiziksel şiddetine maruz kalır.

İnternetteki iki hesabı, Google’a yönelik Aurora operasyonu sırasında hack’lenir. 2010’da Şangay’da yeni inşa edilen atölyesine yıkım kararı verilmesine yönelik protestoya katılmaması için ev hapsi cezasına çarptırılır. 2010’da diğer bazı aydınlarla beraber, Çinli şair, yazar ve insan hakları aktivisti Liu Xiaobo’ya verilecek Nobel Barış Ödülü törenine katılmaması için ülkeden çıkışı yasaklanır. 2011’in başında ise Şangay’daki büyük stüdyosu, ‘kaçak’ olduğu gerekçesiyle yıkılır.

Weiwei, Çin gibi kapalı bir kutunun içinden dünyaya seslenip bu kapalı kutunun içinde yaşananları takipçilerine aktarırken, online iletişimi oldukça yoğun şekilde kullanmaktadır. İnterneti, aktivist faaliyetlerinin en önemli araçlarından biri yapar.

3 Nisan 2011’de ansızın ortadan kaybolur, daha sonra, hiçbir açıklama yapılmadan tutuklandığı ortaya çıkar. Sanatçı üç aya yakın bir süre boyunca göz altında tutulmuştur.

 

Tutuklanması çağdaş sanat ortamında adeta deprem yaratır

Bu dönemde uluslararası kamuoyu Weiwei’nin serbest bırakılması için ayaktadır. Sunflower Seeds sergisiyle sanatçıyı ağırlamakta olan Tate Modern de, dış cephesine “Release Ai Weiwei” (Ai Weiwei’yi özgür bırakın) yazısını asar. Anish Kapoor, Paris’teki sergisini Ai Weiwei’ye adar ve Çin’de yapacağı bir sergiyi iptal eder. Vaclav Havel’in önderliğindeki Avrupalı aydınlar mektup yazarlar. Ai’in 2007’de Almanya’da yaptığı bir enstalasyondan ilham alan protestocular, farklı ülkelerde Çin konsolosluğunun önüne koydukları sandalyelere oturarak sanatçının serbest bırakılması için çağrıda bulunurlar.

Ai Weiwei, 81 günün sonunda kefaletle serbest bırakıldığında, basına demeç vermesi ve görüşlerini internet yoluyla ifade etmesi yasaklanır. Sanatçının apar topar gözaltına alınmasının nedeni ise kamuoyuna pek de inandırıcı gelmez. Yetkilililer, Ai Weiwei’nin şirketinin vergi kaçırdığını iddia ederler. Weiwei’nin pasaportuna dört yıldan uzun süre el konur.

Çin bu çalkantılı tutuklanma, geri salınma ve darp dönemlerinde istemeden de olsa Weiwei’nin daha ünlü bir sanatçı olmasına sebep olmuştur.

Ai Weiwei Uluslararası Af Örgütü'nün 2015 Vicdan Elçisi Ödülü'nü ve İnsan Hakları Vakfı'nın 2012 Václav Havel Yaratıcı Muhalefet Ödülü'nü alır.

 

“Her şey sanattır. Her şey politiktir.”

Günümüzün çağdaş sanat alanında Çin'de yetişen en etkili kişilerden biri olan Ai Weiwei; eylemciliği, aktivizmi, baskıcı rejime direnmeyi, sanat yapmaktan ayrı görmeyen bir sanatçı. Politik ve sosyal süreçleri inatla kayda geçirmek, belgesel haline getirmek, Ai Weiwei’nin sanatında çok önemli yer tutuyor.  Sanatçı bu durumu; “Benim çalışmalarım, daima politik oldu, çünkü Çin’de sanatçı olmaya karar vermekle, zaten politik bir seçim yapmış oluyorsunuz” şeklinde izah ediyor.

Çin hükümetinin demokrasi ve insan hakları konularında duruşunu eserlerinde açık bir dille eleştiren Weiwei’nin  politik tavrı sadece Çin ile sınırlı değil. Eserleri tüm dünyadaki insan hakları ihlalleri ve güç dengesizliği üzerine yoğun mesajlar içeriyor.

Kimi sanat eleştirmenlerince “Dünyada politik olarak olup biteni yansıttığınız zaman sanat yapmayı sürdüremez olursunuz”, “Yaptığınız iletişimdir” görüşü ileri sürülse de, Ai Weiwei’nin kitleler üzerindeki etkisi tartışılmaz...

 

Ai Weiwei'nin Öne Çıkan Çalışmalarından Örnekler

 

 


Herkes bilsin