Menu

Sömürüsüz, baskısız, ‘Patronsuz’ bir yayıncılık

Serdar Nâzım Yüce

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) her yıl verdiği gazetecilik ödülleri bu yıl da sahiplerini buldu. Yıllar önce Cemaat’le mücadele ettiği gerekçesiyle cezaeviyle tanışan gazeteci Ahmet Şık, şimdi de Cemaatçi olmakla suçlanıyor ve yeniden cezaevinde. ÇGD bu yılki ödülleri Ahmet’e adadı ve güçlü bir şekilde “Ahmet çıkacak, yine yazacak” demiş oldu. ÇGD ödüllerinin ‘Televizyon programı’ dalındaki ödülü olan Mahmut Tali Öngören ödülünü ise deneyimli gazeteci ve televizyoncu Ünsal Ünlü aldı.

Sevgili Ünlü’yü diğer ödül sahiplerinden belki de tek ayıran şey, gerçek bir alternatif medya denemesinde bulunması ve ödülü bu deneyimi üzerinden almış olması. Bir sloganı var usta gazetecinin. “Patron kızar mı? Demeden” diyor Ünlü. On yıllarca havuz medyası da dahil olmak üzere çeşitli basın kuruluşlarında çalışmış biri olarak ondan ‘Patronsuzluk’ deneyimini dinlemenin çok önemli olduğunu biliyorum.

Yaptığı ‘Patronsuz’ programıyla Mahmut Tali Öngören Televizyon Programı ödülünü hak eden Ünsal Ünlü’yü tebrik ediyor, havuz medyasından alternatif medyaya, Erdoğan’ın başkanlık yarışından ‘Hayır’ cephesine; Ünlü’nün gündeme ilişkin yorumlarına kulak veriyoruz…

 

Onlarca kanal, program, çeşitli görevler ve şimdi 'patronsuz'. Nasıl bu noktaya kadar geldi işler? Nasıl yaşandı 'merkez'den kopuş ve nereden çıktı fikir?

Tam 27 yıllık gazeteci, 35 yıllık da yayıncıyım. 12 yaşında üst üste sınavlar sonucu girdiğim TRT Ankara Radyosu Çocuk Saati’nde önemli ustalardan eğitimini aldım bu işin. Sonrasında da üniversitede ekonomi okumama rağmen yayıncılığa hiç ara vermedim. 1997’ye kadar TRT’de ardından da; CTV, NTV, Habertürk gibi kuruluşlarda muhabirlikten ana haber spikerliğine, editörlükten Ankara Temsilciliğine kadar her alanda çalıştım tam 16 yıl. Ancak bazılarından atıldım bazılarından da kendi isteğimle ayrıldım.

 

“Yaktım Bütün Gemileri”

Habercilik çok değişti Türkiye’de bu zaman içinde ve öyle bir noktaya geldim ki bu düzenin içinde var olmak istemediğime karar verdim. Yaktım bütün gemileri ve atladım suya:) Ruşen Çakır o dönemde Medyascope’u oluşturuyordu ve benim de Periscope yayınlarıyla destek vermemi istedi. Ben de ana akım medyada daha önce yıllarca benzerlerini yaptığım hatta son olarak 9 ay bir radyo programı formatında uyguladığım şeyi Periscope’ta yapmaya başladım. 20 ay geçti üzerinden neredeyse.

"Patron kızar mı? demeden" diye bir sloganınız var. Bu aralar medya patronları pek bir kızgın. Mesela Aydın Doğan. Üzerine çok yazıldı çizildi ama İrfan Değirmenci'nin haberini aldığınızda ne düşündünüz, şaşırdınız mı?

Şaşırdım diyemem çünkü er geç yaşanacak bir gelişmeydi. İrfan’ın yayını içinde yorum da barındıran bir program olduğu için, patronla takışması kaçınılmazdı, oldu. Burada asıl şaşırtıcı olan Doğan Grubu Yayın İlkeleri Kurulu Başkanvekili unvanıyla açıklama yapan eski AB Genel Sekreteri Volkan Vural’ın karara ilişkin söyledikleri bence. Türkiye’nin AB macerasını yıllarca yönetmiş bir insanın, bu kadar saçma ve inanmadan yazıldığı belli bir metnin altına imza atması ‘Korku dağları bekler, beklemediği durumlarda da patron emriyle bekletilir’ dedirtti bana.

 

“Şimdi Her Şey Daha Acımasız”

En başta konuşmuştuk, birçok kanalda çeşitli görevler aldınız. İşler nasıl yürüyor patron cephesinde? İktidar faktörü, ticari ilişkiler, bir yandan reyting kaygısı. Bir faktörün diğerine baskın gelmesiyle saflar belli oluyor, isimlerin üstleri çiziliyor anlaşılan. 'İçeriden' baktığımızda bunun karar süreci nasıl şekilleniyor?

Ben yöneticilik de yaptığım döneme göre bugünün çok daha acımasız olduğunu düşünüyorum. Çünkü geçmişte reyting bir yayının devam edip etmeyeceğinde temel kriterdi. Oysa bugün, mesela İrfan’ınki gibi çok izlenen bir programdan vazgeçebiliyor patronlar. Bunun da nedeni, itaat etmediği sürece asla para kazanmasına izin verilmeyeceğini bilmesi. Üstelik sadece televizyonu ya da gazetesinden değil; inşaatlarından, madeninden, santrallerinden de kazanamaz. Hal böyle olunca da ortada tek kriter kalıyor medya patronları için, hani Başbakan sıkça söylüyor ya ‘İtaat et rahat et’ J

 

“Çok Ödül Aldım Ama Bu Farklı”

Yaptığınız programla Mahmut Tali Öngören Televizyon Programı ödülünü aldınız. Tebrik ediyoruz biz de Aykırı Akademi olarak. Yeni bir şey denendi 'Patronsuz'la. Geldiğiniz yerden bakıldığında büyük emeklerle epey bir mesafe alındığını görüyoruz, teknik ve diğer açılardan. Sosyal medyanın gücünü de kapsayacak şekilde, bu yeni alanı sizden dinleyebilir miyiz biraz?

Çok teşekkür ederim. 27 yıllık gazetecilik yaşamımda, sağ olsunlar daha önce de birçok ödül kazandım. Ama bu defaki gerçekten farklı, çünkü tam da iddiamın karşılığı. Ben bu işe başlarken ‘Ana akım medya benim için bitti ama gerekirse kendi medyamı oluşturur yine gazetecilik yaparım’ diyordum. Bu hayale çok az insan inandı ama inananlar kazandı J İnternet yayıncılığı gibi bana çok uzak bir alanda, üstelik imece usulü toparlanmış ekipmanla daldım işe. 25 yıllık dostlarım -ki çoğu alanlarının en iyi teknik adamlarıdır- yayında kullanacağım malzemeyi elleriyle yaptı ya da bir yerden bulup buluşturup bana armağan etti. Yayında kullandığım mikrofonlardan Ethernet kablosuna kadar böyle bu. Ağabeyim, hayatım boyunca her zaman yaptığı gibi benim hayalimin ilk finansörü oldu ve ‘Bu yayına ihtiyaç var, yürü ben arkandayım’ dedi. E sonuçta bana kalan da 35 yıllık yayıncılık, 27 yıllık gazetecilik tecrübemi ortaya koyup ‘Vira Bismillah’ demek oldu. Epeyce uğraşa çarpışa, teknolojiyle boğuşa boğuşa bu hale geldik J İlk gün 37 kişinin izlediği yayının şu anda Periscope’ta haftalık toplam izleyicisi ortalama 100 bin kişi. Ay toplamına bakıldığında ise 500 bini bulduğumuz oldu.

 

‘“İstersen Ben Yapayım Hocam’ Diyenler Oluyor”

Hep ‘biz’ diyorsunuz. Kim bu ‘biz’?

Evet, bunu izleyiciler bilir ama burada da anlatmak isterim. Zira bu yayın gerçekten hala imece usulü yürüyor. Her gün en az 10 tane ‘Abi sen uğraşma, yayını ben yükleyeyim’ ya da ‘Youtube videolarıyla ilgili forumları okudum, reklamı şöyle koymak gerekiyormuş, istersen ben yapayım Hocam?’ diyen mail alıyorum. Daha bugün bir izleyici, üstelik şahane bir video kurgulamış yayının tanıtımı için. Başka bir izleyicim kendi firması için sektör ve reklam analizi yaptırırken benim internet sitem için de yaptırmış ve raporu bana yolladı. Bunu mesela maddi olarak karşılamam imkansızdı ama artık somut veriye sahibim. Yani çok acayip bir birliktelik yarattık ve hayalim gerçekleşti. Üstelik bir de Mahmut Tali Hoca gibi, tanımış olmaktan onur duyduğum, Türkiye’de TV yayıncılık tarihinin en önemli isimlerinden birinin adına verilmiş ‘TV programı ödülü’ almak müthiş bir mutluluk.

Gelecekte neler göreceğiz 'Patronsuz'dan. Ya da başka alanlara dair planlamalar yapıyor musunuz?

Patronsuz şekilde devam etmek en önemli planım:) ama bunun dışında yayın mecrasının çeşitlenmesine yönelik bazı planlarımız da var izleyicilerle birlikte. Yaparız, acelemiz yok:)

 

Referandum Tahmini

Son olarak... Referandum maratonuna girdi Türkiye. Referanduma giden süreçte yaşanan gelişmeleri bir haberci olarak nasıl okuyorsunuz? Sizce 'Evet' ne demek, 'Hayır' ne demek?

Çok adaletsiz bir referandum süreci yaşanıyor ve korkarım her geçen gün daha da bozulacak terazi. Bir yanda sürekli devleti yönetenlerce aşağılanan ‘terörist, darbeci, vatan haini’ denilen biz ‘hayırcılar’, diğer tarafta; iktidara yakın olmak dışında hiçbir amacı olmayan, anayasa değişiklik teklifini bir kez bile okumadan körlemesine savunan şöhretler ve onlara inanan kitleler. Evet onlar daha kalabalık, devlet imkanları ellerinde, ‘evet’ demek hayatlarını garantiliyor ama bizlerin de haklı olmaktan kaynaklanan müthiş bir gücü var ve bu güç sayesindedir ki ‘%60 alırız… Yok yok en az %90 evet çıkar’ gibi yalanlara kimse kanmıyor. Bu referandumun sonucu ‘Hayır’ çıkacak çünkü AKP içinden de toplumun samimi dindarlarından da istedikleri desteği alamadılar/ alamıyorlar/ alamayacaklar. O nedenle de toplumu ayrıştırmaktan vazgeçip demokratik bir kampanyaya yönelmelerini diliyorum. Yaparlar mı bunu? Hiç sanmam ama bizler uyarmaktan bıkmamalıyız.

 

 


Herkes bilsin