Menu
25 Mayıs 2017

Bob Marley’in evlatları artık Türkiye’de…

Serdar Nâzım Yüce

Müzik Saati’nde bazen unutulanları gün yüzüne çıkartacağız, bazen yeni seslerin peşinde koşacağız. Bu maceralı yolculukta bu hafta Türkiye’nin yavaş yavaş ısındığı bir müzik türü var: Reggae…
Yeniliklere oldukça açık bir müzik olan Reggae; Bob Marley ve arkadaşlarının açtığı yolda yürümeye, daha çok insanı sakin sakin sallamaya, bir yandan rahatlığa, bir yandan da direnmeye çağırıyor...

 

Tüm dünyaya yayılıp da Türkçeye çok uyarlanmamış, daha doğru tarifle Türkçeye uyarlanmış halleri pek bilinmeyen tek bir müzik türü var; Reggae müzik. Küba’nın komşusu Jamaika’da doğan, felsefi altyapısı kuvvetli bu türün tüm dünyada bilindiği gibi Türkiye’de de en bilinen ismi Bob Marley. Marley’in yine Reggae’nin en önde gelen isimlerinden Peter Tosh ve  Bunny Wailer ile kurduğu bu grupla başladı her şey. Aslında başlamıştı da, müziğin ünü Jamaika’yı aştı. Bob ve arkadaşlarının bıraktığı birikim bugün de pek çok isim tarafından temsil ediliyor. Özellikle ‘junior’ Marleyler Damian, Stephen ve Ziggy babaları Bob gibi başı çekiyorlar. Yeniliklere oldukça açık bir müzik olan Reggae, Bob Marley ve arkadaşlarının açtığı yolda yürümeye, daha çok insanı sakin sakin sallamaya, bir yandan rahatlığa, bir yandan da direnmeye çağırıyor.

Büyüklerinin cenazesinde ısınmak için horon vuranların, umutlarını da, hüzünlerini de müzikle kayda geçiren, bununla yetinmeyip o müziği dansla bütünleştirenlerin ülkesinde; atalarının köleliklerini unutmadan yaşamın devam ettiğine işaret eden siyahi kardeşlerinin Reggae’si de aykırıdır! Türkiye’de Reggae’nin örnekleri şimdiye kadar, çok açık bir şekilde dostluğa, sevgiye, kardeşliğe davet etti ve yapılan kötülüklerin karşısında bir seksen dikildi. Birikimin bu yönde sağlanmış olması devamının da getirileceğine, dahası devamının aynı yoldan getirileceğine dair umutları büyütüyor.

 

‘İLLE DE SOKAK’ DİYEN KOMİK GÜNLER

Bir ast-üst ilişkisi tarif etmenin Reggae’nin ruhuna darbe vuracağını düşündüğüm için, kafamdaki sıradan gideceğim. Benim için oldukça özel bir şarkıyla başlayayım.

Grubun ismi “Komik Günler”, şarkısı “Kuledibi”…

Beyoğlu’nun hâlâ Beyoğlu olabildiği zamanlarda –hayır, kravatsız çıkılamayacak olanından bahsetmiyorum- her akşam Galata Kulesi’nin kenarında toplanılır, müzik yapılır, söyleşilirdi. Yetişebildiğim için şanslı hissederim. Bundan birkaç yıl önce “sokakta içki içiliyor” diye bir bahane uyduruldu, zabıta-polis ortaklığında başlayan ve palasından tanıdığımız türden esnafın da desteğiyle şiddeti artan bir operasyonla bitirdiler Kuledibi’ni. “Abi görüşürüz Kuledibi’nde”, “Gelmiyor musun akşam Kuledibi’ne” derdik. Şimdi bu şarkıya yadigâr oldu anılarımız. Uzun yıllardan beri tanıdığım arkadaşların da içinde bulunduğu Komik Günler’i asıl sevmemin nedeniyse, öncekinin bir çırpıda karalandığı, yerine geleninse her şeyi daha kötü etmekten başka bir şey yapmadığı günümüz Türkiye’sinde güzel zamanları, güzel şeylerin de olabileceği gerçeğini gözümüze sokabilmesidir.

“Ah canım belalarım / Kardeşim kirim pasım / Görüşürüz Kuledibi’nde”

REGGAE MUSTAFA KEMAL’İ DE ANLATABİLİYOR: SATTAS

Bilirsiniz, Reggaeciler hep rastalıdır. Rasta, asıl adıyla “dreadlock” Rastafaryanizm’e özgü bir saç modeli. Günümüzde epey moda olmuş bu saçlar sayesinde, Rastalar, yani Rastafaryanizm mensupları, Jah’ın bir gün onları uzun tırnaklarıyla yeryüzünden alıp Zion'a götüreceğine inanırlar. Rastasız Reggae’ci olmaz mı, bakınız Orçun. Orçun, Türkiye’nin en ünlü Reggae grubu Sattas’ın solisti, kurucularından. Sattas, Jamaika halkının yerel dillerinde “Boş ver adamım” anlamına gelen “Satta man” sözünden türetilmiş. Beşiktaş’ın rastasız Rasta’sı Orçun ve arkadaşları, Jamaika’dan aldıkları Reggae özünü öyle bir harmanlıyorlar ki, mesela ortaya bugüne kadar Mustafa Kemal’i anlatmış en ilginç şarkıyı çıkartabiliyorlar.

“Bağırmadan durdunuz yeter bak (acayip çok acayip) / Kalkın artık, yeter bu kadar (acayip çok acayip) / Güneşimin yerini ne zaman ampul aldı (Acayip acayip acayip)”

 

FİRAVUNA İSYAN ETMEYE ÇAĞIRANLAR: BOSPHOROOTS

Türkiye’de Reggae alanında en özgün çalışmaları veren gruplardan biri de Bosphoroots. Bosphoroots sadece isminde değil müziğinde de birleştiriyor İstanbul’la Roots Reggae’yi. Grubun solisti Koray (Sürücü), kısa bir süre önce tanışıp da Reggae ruhuyla çabucak kucaklaştığım bir isim. Grubun da, Koray’ın da hedefleri var ve bu hedefler için çok yoğun çalışıyorlar. Bosphoroots’un ismini ilerleyen günlerde çok daha sık duyacağız, “Bunu da mı denemişler, vay be” diyeceğiz; eminim.

Anlatmak istediğini, isyanını metaforlara rahatlıkla sığdıran, hatta oradan taşırmayı da bileğinin hakkıyla beceren bir grup Bosphoroots. Grubun eserleri içinde belki de en bilineni “Babil Çökecek”, buradan hareketle yazılmış, manifesto gibi bir şarkı:

“Bu dünya nimet dolu, ama sana yok / Yok işte yok çalış didin diyor biri / Diyene bak o kim ki / İsyan et sen karuna ya da firavuna”

KARADENİZ REGGAE’Sİ: ENTU

İki farklı kıtada, iki isyankâr müzik. Geldi Entu’nun bünyesinde birleşti. Entu’nun kurucularından ve solisti Harun Topaloğlu, “Karadeniz’in şair ceketli çocuğu” Kazım Koyuncu’yla aynı sahneyi paylaşmış arkadaşı. Entu, Reggae’nin şaşmaz ritmini alıp üzerine Karadeniz’in ezgisini ekleyerek mükemmel bir albüm yaptı. Aklımıza gelmezdi elbet; Karadeniz’in huysuz tulumu Reggae’ye çok mu çok yakıştı. Siz ister horon vurun, ister aheste aheste sallanın…

“Akar Entu Deresi, HES dibine göl olur / Açıl dağın dumanı, belki yâre yol olur”

EMEKTAR ‘LUXUS’

Sırada her direnişe, her dayanışma konserine çalgıları kapıp koşan emektar LuXus grubu var. LuXus kendi bestelerinin yanı sıra bilinen birçok eseri cover’lamasıyla tanınıyor. “Haydar Haydar” ve “Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş” bunlardan ikisi. LuXus’un, Reggae altyapılı şarkıları da oldukça göz dolduruyor:

“Ustam ölür anam yangın eder / Dilim söyler feryâd figân”

GEZİ’Yİ DE UNUTMADIK: ZEYTİN

Son dönemin başarılı müzik gruplarından biri Zeytin. Başarısı, Reggae’yle Rock altyapılarını “bağırtmadan” harmanlamalarında gizli bence. Tabii bir de vokalistin kadın olması… Reggae müzikteki “kadın vokalist” ihtiyacını tek başına karşılıyor Zeytin, işlerinde gerçekten iyi. “Sabır” şarkısıyla Gezi Direnişi’ne selam durmayı da ihmal etmediler:

“İsyanbul ayakta / Gaza gelmiş, bir kez daha / Sıkıldım be artık kaçmaktan, korkmaktan / Sabır, sabır!”

POLİSİN GİRMESİNİN ‘HABER DEĞERİ’ TAŞIDIĞI MAHALLENİN ÇOCUKLARI: KİRLİ ÇIKI

Türkiye’de Reggae’nin Balkan müziğiyle harmonize edilmesi, zaten Reggae takibinde olan insanlar arasında çok sevildi. Balkan-Dub etkileşimli Reggae’nin bizdeki en iyi adresiyse Kirli Çıkı isimli Reggae grubu. Çok ortalıkta göremezsiniz kendilerini, internette de kayıtları pek fazla bulunmuyor ne yazık ki ama diğer kardeşleri gibi hakkını arayan emekçisiyle, HES’e ‘Dur’ diyen köylüsüyle dayanışmaya gelince sıra, orada biterler. Hazır yeri gelmişken, Reggae gruplarının arasında müthiş bir dayanışma vardır. O grubun davulcusu rahatsızdır o gün, başka bir grubun davulcusu bagetlerini kapıp koşar. Mesela, birkaç senedir Beşiktaş Abbasağa Parkı’nda Kazım Koyuncu’yu anmak amacıyla düzenlenen “Kazım İsyandır” buluşmasında, Entu ile Kirli Çıkı’nın yanlarına kemençenin güzide temsilcisi Ümit’i (Taşkıran) alıp sahneye çıktıkları deneyimle sabittir.

Dediğim gibi bizim Kirli Çıkı’nın çok kaydı yok. Olmasına gerek var mı; “Mahallede Polis Var” dinledikten sonra kararsız kalıyorum bu soruya yanıt verirken. Şarkının emniyette gördüğü kötü muamele ve sonrasında devam eden polis baskısı yüzünden intihar eden ODTÜ Mimarlık Bölümü mezunu Onur Yaser Can’a ithaf edilmiş olması birinci nedenim. Müziğinde bağırmayan bir elektronik, güzel bir Reggae sound’u olan bu şarkının beni yakalayan asıl kısmıysa sözlerinde geçen ‘Sınırsız, sürgünsüz bir hayat” ifadeleri:

“Köşeleri tutmuş yine aynasızlar / Boşuna uğraşma dostum, onlar anlamazlar / Sınırsız, sürgünsüz bir hayattan anlamazlar”

DUB’IN KRALLARI: COME AGAIN

Dub’ın gönlümdeki kralları ise Come Again, yine kayıtları pek bulunmayan gruplardan. Zaten canlı performanslarına tanıklık edenler –Reggae’nin genelinde olduğu gibi- çok çok kısıtlı imkânlarla yaptıkları kayıtların onlara ait olduğunu anlayamazlar. Denk gelirseniz konserlerine, mutlaka izleyin derim.

Şimdilik “Uçan Kuş Yok” ile idare edelim:

‘TEK YOL KOALASYON’

Bir düşünün, Galata Kulesi’ne tırmanmış tatlı mı tatlı bir koala. İstanbul’da icra ettikleri Reggae ile Koala Reggae Band’in daha güzel bir amblemi (Albüm kapağı) olamazdı. En az koala kadar da tatlı bir Reggae yapıyor bu arkadaşlar. Üflemelilere sıkça başvurmalarıysa dinleyenlerini otomatik olarak oynatmalarına neden oluyor. Ha tabii bir de Yunan çalgısı Buzuki var ki şarkılarında, onu unutursak ayıp olur. “Tek yol Koalasyon” diyen grubun “Düşünceli Tatlar” şarkısını örnek vermek istiyorum:

‘SİYA SİYABEND SİYDİLERİ!’

Beyoğlu ya da Kadıköy’de sık vakit geçiriyorsanız, yok yok kafelerde pineklemek şeklinde değil sokakta vakit geçiriyorsanız denk gelmişsinizdir mutlaka. Artık grupla adı özleşmiş Murat’ın (Bizon) kendi imkânlarıyla bastırdıkları CD’leri kapitalizme mümkün mertebe değmeden, yine sokak ortasında kendi imkânlarıyla satarken ki sözlerini: “Siya Siyabend siydileri!”

Siya Siyabend deneyimi için söylenecek çok söz var. Ancak bir sosyal medya kullanıcısının (@kertenkele) Ekşi Sözlük’te yazdığı şu sözler kadar iyisini yazamayacağımı düşündüğümden klavyeyi ona bırakıyorum:

“İstanbul’un sokak müziğini gerçek anlamda yaşatan bir topluluk. Ev kirası, soğuk ve kendilerini İstiklal’in neresinde görse kovalayan polislere karşın yaşam savaşını ve müziği sürdürüyor. çıkmış olan 3-4 self albümleri var... Bunlardan ‘dumanaltı’ adlı olanını ‘hayırsız evlatlar’ adı altında çıkartmışlardır. Albümler, çeşitli stüdyoların boş saatlerinde ‘punduna getirilip’ yapılmış kayıtların bir araya gelmesiyle oluşmuş. İçinde bulundukları tüm yokluğa karşın edindikleri bir bilgisayarla çoğaltılan bu albümleri bulmak artık zor.”

Örnek olaraksa Bizon Murat’ın “Ben bununla milleti masalara çıkarıp sallıyorum” diye tanıttığı “Can Evimden Vurdun”u verelim:

‘YAĞMA YOK, GÜNEŞ ISITACAK!’

Belki “Nasıl yani, Hariçten Gazelciler’i almadın mı listeye” demişsinizdir daha yukarılarda. Hariçten Gazelciler olmadan bu liste tamamlanamazdı, endişeye mahal yok. Bazılarımızın “Çamur” isimli Rock grubundan tanıdığımız Ömür Kılıçaslan, birçoğumuzun Ömür Abisi… Hariçten Gazelciler’in kurucularından Ömür, tam bir müzik ve gönül insanıydı. İki buçuk sene evvel kaybettik kendisini, ansızın uçtu gitti bir terasta otururken, bir haziran günüydü.

Ömür Çağlama ismiyle bilinen enstrümanın mucididir. “Gitarda bizim memleketin müziğinin bazı ses perdeleri yok” dedi, çağlamayı üretti, çaldı, çağladı. Çağlamayı öyle bir yedirdi ki Reggae’nin akışına, ilk dinlediği Reggae şarkısı kazara Hariçten Gazelciler’in olsa, o insan diğer Reggae şarkılarına garipseyerek bakar diye düşünürüm.

Biz onu, onları çok sevmiştik. Söyleyebilecek onca söz varken söyleyememek, işte o an düğümlendiği an oluyor sanırım boğazın. Belki bir haftayı da hatırlamak için sadece Ömür’e ayırırız. Sanki unutulabilirmiş gibi…

“bir derdim var şudur bilemiyorum

bir soru düştü aklıma çözemiyorum

ızdırap içinde mi ki yunus

öyleyse neyin ızdırabını çekmekte

 

herkesin, her şeyin, herkesin, her şeyin

 

öyle bir dünya düşün ki azad zamandan

öyle bir dünya düşün ki azad insandan

öyle bir hülya düşün ki azad dimağdan

öyle bir kul düşün ki azad allah'tan

herkese, her şeye, herkese, her şeye

 

aşkından delirmedim zaten deliydim

belki de coşmuştu gönlüm kâh göklerdeydim

sağ yanımdan tokat yedim solu senindir

gel bu garibi sevindir güzeller güzeli

 

yağma yok güneş ısıtacak

yağma yok denizler coşacak

yağma yok keşke sevsen beni

yağma yok hem de deliyim diye

 

yağma yok akrep yelkovan

yağma yok tebessüm ve hüzün

yağma yok bende sevsen beni

yağma yok o'nun delisiyim diye”

 

 


Herkes bilsin