Menu
18 Nisan 2017

“The answer, my friend, is blowin’ in the wind

How many roads must the man walk down before you call him a man
How many seas must the white dove sail before she sleeps in the sand
Yes, ‘n’ how many times must the cannon balls fly before they’re forever banned?
The answer, my friend, is blowin’ in the wind,
The answer is blowin’ in the wind.

How many years can a mountain exist before it’s washed to the sea?
Yes, ‘n’ how many years can some people exist before they’re allowed to be free?
Yes, ‘n’ how many times can a man turn his head,
Pretending he just doesn’t see?
The answer, my friend, is blowin’ in the wind,
The answer is blowin’ in the wind.

How many times must a man look up before he can see the sky?
Yes, ‘n’ how many ears must one man have before he can hear people cry?
Yes, ‘n’ how many deaths will it take till he knows that too many people have died?

 

Bob Dylan 26 Nisan 2012’de Barack Obama tarafından Başkanlık Özgürlük Madalyası ile ödüllendirildi. Bu ödülün alınmasında 50 yıldır hala ‘zor sorular’ını sormaya devam eden ‘Blowing in the wind’in hiç de azımsanmayacak bir payı var elbette.

Ayak izlerini takip ettiği şair Dylan Thomas’ın adını kendine soyadı edinen Bob Dylan; ‘doğuştan yahudi sonradan Hristiyan’ bir Minesotalı. Ama 2004 yılında ‘Chronicles: Volume One’'de (anıları) yazdığı gibi;  Trabzon’da dünyaya gelen, Rusya’ya oradan da ABD’ye göç eden büyükanne ve büyükbabasından mütevellit, biraz da bizden.

 

Şarkının Hikayesi...

1962 yılında, Greenwich’de yaklaşık bir yıldır ortalıkta dolanan; komik şapkalı, sinirli bir adam olarak tanınıyordu Bob Dylan...

Kendilerine katılması için Dylan’ı davet eden Happy Traum ve Bob Cohen, o zamanlar Greenwich’de çalan The New World Singers adlı grubun üyeleriydi. Happy Traum, Dylan hakkında şöyle yazmıştı;

“Aynı zamanda kendisi hakkında bir tür mitoloji yaratmıştı, nereden geldiğini bilmediğimiz... Güneybatı ya da onun gibi bir yerden otostop veya yük vagonuyla aniden ortaya çıkmıştı adeta. 19-20 yaşında bir çocuk için bir tür ikonik figürdü.”

Daha o zamandan bazı önemli ve etkili insanların dikkatini çekmeyi başarmıştı. Colombia Records’ın efsanevi yapımcısı John Hammond, Dylan’ı duymuş ve isim haklarını satın almıştı. Ancak ilk albümünde kendine ait bir tane orijinal bestesi vardı genç şarkıcının: “Song to Woody” ve albüm sadece birkaç bin kopya sattı.

Bir gece Gerde’s Folk City’de, Dylan The New World Singers’ın iç savaş dönemine ait bir özgürlük şarkısı çaldığını duydu. Bob Cohen şarkının oluşum sürecini şöyle anlatmaktadır:

“Çok dramatik ve güzel bir şarkıydı, oldukça da etkileyiciydi. Ve Dylan bu şarkıyı ve söylediğimiz diğer şarkıları duydu. Bir süre sonra bir gün, bize ‘aşağı gelin’ diye seslendi. O günlerde Gerde’nin bodrumunu kullanıyorduk, bodrum farelerle ve diğer şeylerle doluydu. Dylan gitarını alır ve yeni bir şarkı yazdığında bizi aşağıya çağırırdı. Aşağı indiğimizde bir yandan yazıyor bir yandan söylüyordu: “How many roads must a man walk down before you can call him a man?”

“Blowin’ in the Wind” in ilk stüdyo kaydını The New World Singers yaptı. Dylan daha sonra bu şarkıyı bir benzin istasyonunun karşısındaki kafede sadece 10 dakikada yazdığını söyleyecekti. Dylan’ın menajeri Albert Grossman şarkıyı menajerliğini yaptığı bir üçlüye verdi: Peter, Paul& Mary.

Dylan’ın kendi versiyonu, 1963 yılında yapılan Dylan’ın ikinci albümündeydi: ‘Freewheelin’ Bob Dylan’. Albümün kapağında New York sokaklarında sevgilisi Suze Rotolo ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafı bulunmaktaydı.

The Freewheelin' Bob Dylan" 1963'te piyasaya çıktığında, Dylan, en iyi olma yoluna çıkmıştı. Dylan savaşların anlamsızlığından, Tanrı’dan, adaletsizlikten, seksten, aşktan, sevgiden bahsetmiştir.

 

Protestoların Marşı

“Blowing’ in the wind” hızlı bir şekilde Sivil Haklar Hareketi'nin marşı haline gelmişti.

Şarkıyı, 1963 baharında Mississipi Greenwood’daki seçmen kaydı mitinginde Dylan bizzat kendisi seslendirdi. Aynı yılın ağustos ayında; Martin Luther King o meşhur ‘I have a dream’ konuşmasını yapmadan sadece birkaç saat önce; Peter, Paul & Mary şarkıyı Lincoln Anıtı’nın merdivenlerinde çalıp söylediler. Peter Yarrow ise Selma’dan Montgomery’ye yapılan yürüyüşte bu şarkıyı söylediğini hatırlıyor:

“Bu şarkıyı söylerken, daha önce hiç görmediğim kadar yoksul 5.000 kadar insanın bulunduğu bir alandaydık, hemen hepsi de siyahiydi. Ses sistemi yanlış yere gittiğinden dolayı yağmur altında birkaç saat beklemişlerdi. Çok yavaş ama çok kararlı bir şekilde söyledik şarkıyı, etrafımızdaki insanların yorgunluk hissiyle kaplanmış halde.”

Martin Scorsese’nin Dylan belgeselinde konuşan Mavis Staples ‘siyahilerin hayal kırıklığını ve özlemini böylesine güçlü yakalayan bir şarkıyı genç bir beyaz erkeğin nasıl olup da yazdığına şaşırdığını’ anlatmıştı.

“Blowing’ in the wind” sözlerindeki savaş topları ve beyaz güvercin referanslarıyla, aynı zamanda savaş karşıtı hareket tarafından da benimsendi. Şarkının Peter, Paul & Mary’nin söylediği versiyonu Warner Brothers tarihinde en hızlı satan single oldu. Günceldi, politikti, radyolarda çalınan hiçbir şarkıya benzemiyordu.

 

Kökeni eski bir folk şarkısına mı dayanıyordu?

The Folk Songs of North America’da Alan Lomax şarkının orijininin Kanada olduğunu, İngiltere 1833’de köleliği yürürlükten kaldırdıktan sonra oraya kaçan eski köleler tarafından söylendiğini iddia etmişti.

Bob Dylan 1978’de gazeteci Marc Rowland’a “Blowin’ in the Wind’ in spiritüel bir şarkı olduğunu, şarkıyı benzer şekilde spiritüel bir şarkı olan ‘No More Auction Block’ isimli şarkıdan aldığını, “Blowin’ in the Wind”in de aynı duyguyu takip ettiğini söyledi.

The Bootleg Series Volumes 1-3(Rare& Unreleased) 1961-1991 adlı CD nin kapak tanıtım notunda John Bauldie, Blowin’ in the wind’in melodisinin, eski bir siyahi ilahisi olan “No More Auction Block”un uyarlaması olduğunu ilk defa yazdı.

 

Peki ama ne anlama gelmektedir ‘The answer, my friend, is blowin’ in the wind”?

Bir protesto şarkısı olarak tanımlanmasına karşın; şarkıda barış, savaş ve özgürlükle ilgili bir dizi retorik soru sorulmaktadır.‘The answer, my friend, is blowin’ in the wind/Cevap rüzgarda esiyor' nakaratı anlaşılmaz şekilde muhteristir: ya çok açıktır cevap ya da rüzgar gibi soyuttur.

Dylan kendisi 1962’de Sing Out! dergisine verdiği cevapta bu konuda gizemli davranmıştır:

“Cevabın rüzgârda savrulduğu dışında, bu şarkı hakkında söyleyebileceğim pek fazla şey yok. Bir kitapta, bir şarkıda ya da bir TV programında, ya da grup tartışmasında değil, adamım; rüzgârda”

Yazar David Hadju’ya göre şarkının çekiciliğinin bir parçası bu müphemlik/ikircikli halden gelmektedir:

“Bu şarkı hiç kimseye(nin) hiç bir şey(i) olamaz. Eleştirel ve serttir,  Dünyadaki yanlışlıklar hakkında bir sorular ayini/tekrarıdır, evet; eğer kurulu düzene ve egemen gücü lanetlemeye eğilimliyseniz,  bu şarkı  sizin şarkınızdır. Eğer daha pozitif bir doğaya sahipseniz, bu şarkı bir cevap da sunar, evet, cevaba dayanır ‘`The answer, my friend, is blowin' in the wind.'"

Peter Yarrow; Noel Stookey ve Mary Travers ile birlikte muhtemelen şarkıyı en herkesten fazla söylemiştir. Yarrow şarkının sözlerini kelimesi kelimesine almanın/abartmanın yanlış olduğunu söyler:

“Bu şarkıda bir özlem, bir umut, bir ihtimal, bir üzüntü ve bazen bir azmin zafer ilanını duyabiliriz. ‘Blowin’ in the wind’; biz cevabı bulacağız anlamına gelir.  Öyleyse bu bir yorum meselesidir; ve dürüstçe söylemek gerekirse, Bobby spesifik bir yorum ve izah vermemekte büyük ihtimalle haklıydı ve meşruydu.”

Dylan ve 60’lar hakkında yazan Greil Marcus “Blowing’ in the wind” i zamanına damgasını vuran eser olarak tanımlar.

1994’te Grammy Onur Listesi’ne alınmış,  2004’te Rolling Stones’un “500 Greatest Songs of all Time” listesinde 14. olarak sıralanmıştır.

Öte yandan "Blowin' in the Wind" en çok cover’ı yapılan Dylan parçası oldu. Duke Elllington’dan Glen Campbell’e, Stevie Wonder’a pek çok sanatçı şarkının kaydını yaptı.

Şarkı, Sam Cooke’u da derinden etkiledi. 1964 yılında çıkardığı Live At Copacabana’da Cooke şarkının bir versiyonunu söyledi. 24 Ocak 1964’te şarkıya cevap olarak “A Change Is gonna Come”u besteledi.

Şarkı 1960’lar ve 1970’lerde pek çok liberal kilise tarafından benimsendi, hem Katolik hem de Protestan kiliselerde söylendi.

Dünyanın her yerinde,  yeni şarkılar yazmak yerine, protestocular  ‘Blowin’ in the wind’i söylemeye devam ediyorlar...

 


(Not: Yazıda Brian Naylor’ın 21Ekim 2010 tarihli yazısından serbest tercüme edilmiş bölümler bulunmaktadır.)

 

 

 


Herkes bilsin