Menu
19 Şubat 2018

“İstanbul İdil'e can borçlu”


Yaya yolunda yürürken kendisine çarpan büyük tonajlı hafriyat kamyonu sebebiyle ‘yaşama hakkı’ elinden alınan İdil için açılan davada yargılanan İstanbul Büyük Şehir Belediyesi (IBB), ‘İdil kulaklıkla müzik dinliyor olması sebebiyle kusurlu’ dedi.


"Yaşadığımız şehir katilimiz olmasın!"


AYKIRI AKADEMİ - HABER

Şule İdil Dere’nin ölümüne ilişkin açılan davanın 2’nci duruşması 7 Şubat’ta görüldü. Mahkeme avukatların ‘olası kastla öldürmek’ talebini reddetti. Duruşma 11 Nisan 2018’e ertelendi. IBB ve ISTAÇ AŞ. Yaptıkları savunmada kusurun ‘yaya yolunda yürürken müzik dinleyen’ Şule İdil Dere’de olduğunu savundu.

Yanlış anlaşılmasın: Yaya yolunda yürüyen birine çarpan kamyon değil, yaya yolunda kulaklıkla müzik dinleyen kusurlu!

Can güvenliğimizi teslim ettiğimiz bu kurumlar aklımızla dalga geçiyor.

Aile, Şule İdil Dere’nin ölümünden sonra, hafriyatın Yoğurtçu Parkı yaya yolundan taşınmak zorunda olmadığını fark eden İBB ve İSTAÇ A.Ş.’nin  Kurbağalıdere’den çıkardığı dip artığını kazadan sonra deniz yoluyla taşımaya başladığını belirtiyor ve IBB’ye “Başka bir yol varken neden o kamyonları yaya yoluna soktunuz?” diye soruyor.

Bu İstanbul’da gerçekleşmiş ve gerçekleşecek tüm hafriyat kamyonu ve beton mikseri kazaları için sorgulamamız gereken bir konu.

Dava sonrasında ailenin @SuleIdilDere twitter hesabından paylaştığı bilgileri yine yorumsuz olarak yayımlıyoruz. Aykırı Akademi olarak konuyu takip etmeye devam edeceğiz.
 

1) İdil’i kaybettiğimiz yere diktiğimiz anıt plaketi görünmez kılmak için Yoğurtçu Parkı'na ördükleri duvarı 2. duruşmada da karşımıza diktiler. Yasaya uymayarak cana alanlar, suçlarını normalleştirerek aldıkları can’ı, İdil’i suçladılar.

2) İBB sanık avukatı “Müvekkillerim İSTAÇ A.Ş. kapsamında kamu görevi yerine getirmektedirler. Yüzlerce defa bu yoldan kamyonla geçilmesine rağmen böyle bir olay meydana gelmemiştir. .. Merhumenin de kusurlu olduğunu düşünüyoruz” dedi.

3) Can alan “kusur”un, bir kerelik değil, defalarca ve sistematik bir ihmal olduğu kendi beyanları bir kez daha ortaya çıktı.

4) İlk duruşmada can güvenliği almak bizim işimiz değildi diyen İBB ve İSTAÇ A.Ş. avukatları 2. duruşmada adeta ortak savunma yaptı. Yasal yükümlülüğe uymayarak, önlem almayarak Şule İdil Dere’nin hayatını alanlar İdil’i suçladı.

5) Bir kamu kuruluşu, kamu hizmeti veriyorum, ‘yasalara uymama görmezden gelinsin’ diyemeyeceği gibi, kamu hizmeti veriyorum yasalara aykırı davranışlarımın dile getirilmesi benim itibarımı zedeliyor da diyemez.

6) Şule İdil Dere, trafiğe açık bir yolda değil, hukuki deyişle ‘yayalara özgülenmiş yolda’ yürüyordu. Hiç kimse yapması gereken bir yükümlülük olmadan veya yapması yasaklanmış bir şeyi yapmadan kusurlu olarak tanımlanamaz.

7) Yaya yolunda cep telefonuna bakmayı, müzik dinlemeyi, kulaklık takmayı kısıtlayan veya kusur olarak tanımlayan hiçbir kural yoktur. Bu durum, kusur veya suç olarak yansıtılamaz.

8) Yaya yolunda, karşınıza ağır tonajlı bir araç çıkmayacağı güveniyle yürümek hakkınızdır. Bilirkişi raporunda da vurgulandığı gibi o yaya yolunda kör, sağır birisi de yürüyor olabilirdi, yürüyebilir olmalıdır.

9) Belediyelerin veya herhangi bir kamu kuruluşunun kamu hizmeti verirken yasalara uymama hakkı yoktur. Yasalara uymak, belediyelerin görevi ve yükümlülüğüdür. Bu temel gerçeklikleri hiçbir iddia, hiçbir savunma değiştiremez.

10) İdil, yaya yolunda evine giderken ağır tonajlı bir araç altında kalarak yaşamını yitirmiştir. O araç bir hafriyat kamyonuydu. O hafriyat kamyonu bir belediyeye aitti. O belediye ne yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi İBB idi.

11) Yaya yoluna Hafriyat Kamyonu sokma zorunda kaldığını iddia eden İBB kamyon sefer sayısını artırmak için personelini sıkıştırmadan önce, yaya ile kamyonun karşılaşmasını engelleyecek tahliye yolunu izole etmekle yasal olarak, mantıken ve ahlaken yükümlüdür.

12) İdil’den sonra hafriyatın Yoğurtçu Parkı yaya yolundan taşınmak zorunda olmadığı gerçeği çıktı ortaya. İBB-İSTAÇ Kurbağalıdere’den çıkardığı dip artığını İdil’den sonra deniz yoluyla taşıdı. Başka bir yol varken neden o kamyonları yaya yoluna soktunuz?



13) İBB'nin savunmasında, yüz defa kamyon gitti hiç kaza olmadı demesi, risk kavramına, yasal yükümlülük kavramına hepsinden önemlisi de güvenlik kavramına aykırı mantık dışı bir iddiadır.

14) Sanık avukatlarının savunmasının mantığa, yasaya uygun olup olmadığı mahkemenin takdiridir. Ancak varlık nedeni can güvenliğini sağlamak olan kamu görevlilerinin aleni ihmali nedeniyle bizden aldıkları canın hesabını sormamızı kimse çarpıtamayacaktır

15) Her iki kurumun da can güvenliğini koruyan yasaları ihale kapsamında görev tanımlarına almadıkları anlaşılmıştır. İdil’in canını alan koşulların, 2-6 yıl arası paraya çevrilebilecek “taksirle ölüme neden olmak”tan daha ağır bir suç olduğu da açıktır.

16) “Taksirle ölüme neden olmak” demek “tüm önlemleri aldım, ona rağmen oldu” demektir. Her iki kurumun da önlem almayı işe dahil etmedikleri, ihmalin sistematik olduğu ortadadır.

17) Ne yazık ki davanın Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi talebimiz 2. Duruşmada da reddedildi. Dileriz ki başımıza gelen onların başına gelmesin. Görevini gerektiği gibi yapmayan bir kamu görevlisinin ihmali yüzünden canları yanmasın.

18) Dileriz, canları yandığında da o kamu görevlisi kendisini kurtarmak için, yaya hakkını kullanmaktan başka bir şey yapmayan birisini suçlamanın ağırlığı ile yüz yüze gelmesin.

19) İstanbul İdil'e can borçlu. Biz İdil'e adalet borçluyuz. Şule İdil Dere Davası Gerçeklerin çarpıtılmasına izin vermeden, sabırla, can alınmasın diye önlem almayı olmazsa olmaz sayan, kamu personeli zırhına sığınmayan bir yönetim anlayışını hâkim kılma mücadelemiz devam ediyor.



 

 

 

 

 

 


Herkes bilsin