Menu
22 Şubat 2018

"Ucuz et denilen politika, 21.yüzyılda hayvan köleliğinin en vahşi uygulamalarından biridir.”


Artan et fiyatlarına çözüm olarak piyasaya ithal et sokma kararı veren hükümetin “ucuz et” operasyonu insanlık ayıbına yol açtı. Şubat ayının başında Brezilya’dan Türkiye’ye, içinde 25 bin canlı hayvan bulunan gemi yola çıktı. NADA isimli gemiyle Türkiye’ye doğru yola çıkan hayvanların yaşadıklarını gazeteci ve hayvan hakları aktivisti Zülâl Kalkandelen sosyal medya hesaplarından paylaştı. Hem insan sağlığına hem çevreye zarar veren, en önemlisi de hayvan haklarına aykırı olan bu canlı hayvan ticareti kamuoyunda tepkilere yol açtı. Hayvan özgürlükçüleri, hayvan hakları savunucuları ve veganlar öncülüğünde, canlı hayvan ticaretini protesto etmek üzere bir eylem gerçekleştirilecek. Brezilya’dan gelen canlı hayvanları satın alan Göktaşlar Et’in önünde 25 Şubat Pazar günü gerçekleştirilecek protesto öncesi, gazeteci ve hayvan hakları aktivisti Zülâl Kalkandelen Aykırı Akademi’nin sorularını yanıtladı.
 

AYKIRI AKADEMİ

Ucuz et politikası yüzünden ithal edilen hayvanların son derece kötü koşullarda yurdumuza getirildiğini, bu sürecin bizatihi kendisinin sorunlu olduğunu görüyoruz. Detaylandırır mısınız?

Ben olayı 5 Şubat Pazartesi gününden beri izliyorum. Brezilyalı hayvan hakları aktivistleri beni bulup olanı anlattılar, tüm belgeleri ilettiler ve Türkiye'de kamuoyunu bu konuda bilgilendirmek istediklerini söyleyip, yardım istediler. Dokümanları inceleyip skandalı önce kendi sosyal medya hesaplarımda, sonra da Dağ Medya'da yayınladığım bir yazı ile duyurdum. ("Ölüm Gemileri" Zulal Kalkandelen)

Öncelikle canlı hayvan ticareti sırasında hayvanlara yapılanlar kuşkusuz işkencedir. Haftalarca süren çok kötü şartlarda, neredeyse üst üste, havasız bir ortamda kendi dışkı ve idrarlarına bulanmış bir halde zorlu bir yolculuk sonucunda bir kıtadan diğerine gönderiliyorlar. Bunun yanı sıra hayvanlar son derece kötü ve pislik içinde bir ortamda taşındığından hastalık kapıyorlar ve bu durum halk sağlığı açısından çok tehlikeli. Ayrıca bu taşıma sırasında ölen hayvanlar gemilerde bulunan bir düzenekte öğütülüp denize atılıyor. Çevre açısından da tam felakettir canlı hayvan ticareti. "Ucuz et" denilen politika, 21. yüzyılda hayvan köleliğinin en vahşi uygulamalarından biridir.


"Bu bir vahşettir. Yapılması gereken, canlı hayvan ticaretinin derhal yasaklanmasıdır."

Bu süreçte taşınan hayvanların başına gelenler nelerdir? Doğrusu ne olmalıdır?

Bu taşıma koşulları Türkiye’nin de taraf olduğu Hayvanların Uluslararası akliyatı Sırasında Korunması Sözleşmesi’ne de aykırı. Önce Brezilya içinde tırlara yüklenip, her türlü hava koşuluna maruz kalarak, sürekli ayakta kalarak, korku ve stres içinde, aç ve susuz ve yüzlerce kilometre yolculuk yapıyorlar. Bu yolculuğu belgeleyen videolar mevcut. Hayvanların ağzından köpükler geliyor. O kara yolculuğunun sonunda gemiye yükleniyorlar. Bu kez Brezilya’da konu davalık olduğundan gemi planlanan tarihte limandan ayrılamamış ve Santos kentinde dışkıları limana bırakamadığı için hayvanlar tamamen dışkıya bulanmış. Son iki gün dışkı ve idrar azalsın diye yem ve su verilmediği belirtiliyor. Bu bir vahşettir. Yapılması gereken, canlı hayvan ticaretinin derhal yasaklanmasıdır.

Ucuz et ile halkı buluşturacağız diye toplumdan gizlenen esas mesele nedir? İlkesel olarak ne tür bir politika geliştirilmesi gerekir?

NADA adlı gemi Brezilya’dayken içeri girip inceleme yapan veteriner ve biyologların yazdığı raporda sağlıksız koşullar ayrıntısıyla anlatılmış. O rapora eklenen fotoğraf ve videoları da izlerseniz o ortamda hiçbir hayvanın sağlıklı kalması olanaklı değil. Ben yazıma o nedenle Ölüm Gemileri başlığını koydum. Yolda ölmemiş olanlar da Türkiye’ye getirildiğinde kesilecek. O ölüm gemileri sadece ölüm dağıtır. Hayvanlara karşı büyük bir zulüm içeren ve insan sağlığını da riske atan bu çağdışı ticaret sonlandırılmalıdır.
 

"21.yüzyılda insan olmak, bu kadar aşağı bir seviyeye inmek midir?"

Bu eylem hangi çevrelerce desteklenmektedir? Katılmasını beklediğiniz kitle kimlerden oluşmaktadır? Bu süreç vegan/vejetaryen çevre tarafından mı yönetilmektedir yoksa genel olarak tüm toplumun hassasiyetine yönelik bir dikkat çekme amacı mı gütmektedir?

Öncelikle hayvan özgürlükçüleri, veganlar ve hayvan hakları savunucuları destekliyor. Çeşitli hayvan hakları dernekleri de var. Biz bu eylemi gemideki koşullar iyileştirilsin diye değil, canlı hayvan ticaretine karşı tepkimizi ortaya koymak ve hayvanların yaşam hakkını savunmak için yapıyoruz. 21. yüzyılda hayvan hakları bir toplumsal adalet mücadelesidir. İnsan olmamız, hayvanlara işkence etme hakkını bize vermez. Ben “Ölüm Gemileri” başlıklı yazımı herkese yönelik iki soruyla bitirmiştim. Burada da tekrarlayayım ve topluma mesajım bu olsun. Mersin’de olması planlanan gemideki hayvanların içler acısı durumunu gösteren fotoğraflara bakıp videoları izleyin ve kendinize şu iki soruyu sorun: Ben ölüm gemilerindeki bu korkunç zulmü destekleyen bir insan olmak istiyor muyum? 21.yüzyılda insan olmak, bu kadar aşağı bir seviyeye inmek midir?
 

"Aydınlanmanın son aşamasıdır hayvan özgürlüğü"

Genel olarak hayvan hakları bağlamında ülkemizin içinde bulunduğu durumu nasıl tahlil ediyorsunuz?  Türkiye’de vegan olarak yaşayabilmek mümkün müdür?

Türkiye hemen her alanda olduğu gibi hayvan hakları alanında da çok geri bir seviyede. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılması gereken düzenlemeler bir türlü yapılmadı. Hayvana tecavüzü kabahat sayıp sembolik idari para cezası ile geçiştiren, hatta bu şekilde bir anlamda teşvik eden bir ülke Türkiye. Bunun sonucu olarak her yer hayvan tecavüzcüsüyle doldu. AVM’lerin içinde müşteri çekmek amacıyla hayvan hapishaneleri kuruluyor ve ilgili bakanlık buna ses çıkarmıyor. Belediyeler sürekli toplu hayvan katliamı yapıyor. Bu dünyada bizim için değil, bizimle birlikte var hayvanlar. İnsan gibi hissedebilen, bilinç sahibi duyarlı bir canlı olan hayvanlar için bu gezegeni bir cehenneme çevirdi insanlık. Türkiye de bu alanda en utanç verici durumdaki ülkeler arasında.

Veganlık Türkiye’de zor değil. Aslında kendi alışkanlıklarımıza değil, hayvanların yaşam hakkına odaklanırsak hiçbir yerde zor değil. Çoğu insan alışılan yiyeceklerden vazgeçmeyi zor sanır. Oysa o en kolay kısmı. Üstelik günümüzde artık hemen her şeyin alternatifi var. Zor olan, bunca şiddete maruz kalan hayvanların yaşadıklarını bilseler de, insanların bunu umursamadığı bir dünyada umudu korumak. Ama umut olmazsa devrim de olmaz. Aydınlanmanın son aşamasıdır hayvan özgürlüğü. Nasıl sosyalizm bugünden yarına bir günde gelmese bile devrimciler umutla bunun için mücadele etmeyi bırakmıyorsa, hayvan özgürlükçüleri de geleceğe dönük olarak mücadeleyi bırakmayacak.

 


Haber Fotoğrafları ve video: Zulâl Kalkandelen

 

 

 

 

 

 


Herkes bilsin