Menu

Şairin Memleketi

"Şili’nin kanlı günleri, yoksul halkın ölüm biçimlerinde eşitlenen acıları ve bir şairin halkı için inatla yazmaya devam etmesi... Memleket nasıl sevilir, sorusunun yanıtıdır bu. Kırık dökük halleriyle, çaresiz, korkak insanlarıyla, yoksulluğuyla sevilir..."


AYKIRI AKADEMİ – Enver Aysever


Sadece bizim başımıza gelir sandığımız olaylar, kısa sürede dünyanın hakikati olarak biçim alıyor, yalnız değiliz baskı, şiddet ortamında... Tarih tuhaf biçim alır bir yandan, neredeyse yarım yüzyıldan fazla zaman geçmiş diğer yarımkürede!

Şili’nin kanlı günleri, yoksul halkın ölüm biçimlerinde eşitlenen acıları ve bir şairin halkı için inatla yazmaya devam etmesi... Memleket nasıl sevilir, sorusunun yanıtıdır bu. Kırık dökük halleriyle, çaresiz, korkak insanlarıyla, yoksulluğuyla sevilir...

Bir memleketi sevmek bilgelik ister, neredeyse her devlet sevilmemek için inşa edilir; oradan ayırılıp, ağır ve karanlık yükten kurtulunca ancak ışıldar gök, kutsal toprak ve elbette dil... Memleket sabırla sevilir, inançla... Şiirle sevilir, anlaşılır ancak!

Bütün şairler aynı memleketi yaşar; bir sırları, bildikleri vardır, inatla ardından giderler; birbirlerini o yakalarına taktıkları karanfilden tanırlar, kimselerin görmediği bir saydam yüzeyde durur, sen baksan göremezsin, oysa ışıldar orada. İmge derler ona.

Pablo Neruda kendini ait hissettiği yerde öldü, belki öldürüldü demek daha doğru; eğer şairin soluk alacağı koşullar ortadan kalkıyorsa, bir ömür peşine düştüğü devrim, sert ve acımasız bir darbeyle terse dönüyorsa, zaten damarlarından kan akmaz artık. Buna karşın, halkının yanında, evladı olarak ölmek ister Neruda, şairce bir arzu, ölümden sonrasına bırakılan bir dize olarak...

Bir yere kök salmak kolay değildir; gece vakti bunu düşündüm, Pablo yurduna şiiriyle demir atmış, ona kendi elleriyle yaptığı bir evin penceresinden bakmıştı uzunca... Belki o da uzun okumaların ardından, uyku tutmayan geceler geçirmişti evinde, sevdikleri huzurlu bir rüya içinde oynaşırken...

Bunu bilir o zalim resmî kıyafetli, kara yüzlü adamlar; ilkin şiirleri ezerler ayaklarıyla, sonra ölünün evini darmadağın ederler ki, ondan geriye bir an , anı bile kalmasın, diye... Tuhaf işte; buna rağmen sevilir memleket; ona kıyıp, ardında bırakıp gidemezsin...

 

 


Herkes bilsin