Menu

Bizi istemeyeni biz de istemeyiz… Peki, tarih ne diyor?

Sebla Kutsal

 

Türkiye’nin 1959’da başlayan Avrupa Birliği dansı, 2016’da donma noktasına gelmiş durumda. Mevcut siyasal iktidarın vizesiz seyahat vaatlerinden, ilişkileri neredeyse koparma noktasına getirmiş olması müthiş bir beceri elbette.
57 yıllık Avrupalı olma serüvenimizi hatırlatmak için Aykırı Akademi olarak size bir kronoloji hazırladık. İşte Avrupa Birliği ve Türkiye’nin dansı…

 

1959

Türkiye, o zaman adı Avrupa Ekonomi Topluluğu olan AET’ye ortaklık için başvurdu. O tarihte Demokrat Parti iktidardaydı ve başbakan Adnan Menderes’ti.

1963

AET, başvurumuzu kabul etti ve üyelik sürecini başlattı. Türkiye üyelik koşullarını yerine getirene kadar geçerli olmak üzere Ankara Anlaşması imzalandı. O tarihte Cumhuriyet Halk Partisi iktidardaydı ve başbakan İsmet İnönü’ydü.

1964

Ankara Anlaşması yürürlüğe girdi.

1970

Üyelik süreci hazırlık / geçiş / nihai dönem olarak üçe ayrılarak sürdürülecekti. Hazırlık sürecini sonlandıran ve geçiş sürecini başlatan Katma Protokol imzalandı.

1971

AET, Türkiye’den ithal ettiği sanayi ürünlerdeki gümrük vergisini ve miktar sınırlamasını, Katma Protokol gereğince sıfırladı.

12 Eylül 1980 Darbesi nedeniyle AET ile ilişkiler 1986 senesine kadar donduruldu. Neoliberal ekonomi politikaların önünü açan Özal iktidarıyla birlikte süreç yeniden başladı.

1986

Türkiye – AET Ortaklık Konseyi ilişkilerin yeniden canlandırılmasına karar verdi.

1987

Türkiye, tam üyelik için başvuru yaptı.

1989

Topluluk tam üyelik başvurusunu reddetti. Siyasal, ekonomik ve sosyal anlamda gelişmemiz gerektiğini ancak Ortaklık Anlaşması ile ilişkileri sürdürebileceğimizi söyledi.

1996

Türkiye pek çok ilke sahip olan bir ülke olarak, Avrupa Birliği’ne üye olmadan Gümrük Birliği’ne girmiş tek ülke oldu. Bu ne demek? Türkiye, Birlik’in her dediğini yapmak zorundadır ve üye olmadığı veto hakkı yoktur. Bu ayrıcalıklı konumu Özal aklı düşünmüş, uzantısı olan Tansu Çiller aklı uygulamıştır.

1999

Türkiye, AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi olan Helsinki Zirvesi’nde resmen aday ülke olarak gösterildi.

2001

Aday ülke olarak kabul edilen her ülke için hazırlanan Katılım Ortaklığı Belgesi, Türkiye için 2001’de onaylandı. “Aday ülke, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıkların korunmasını garanti altına alacak kurumların istikrarını sağlamalı; işleyen, AB’nin rekabet ve piyasa güçleriyle yarışabilecek yetenekte bir piyasa ekonomisine sahip olmalı; siyasi, ekonomik ve parasal birlik alanlarında, AB üyesi olmanın gereklerini yerine getirebilmelidir” ifadelerinin yer aldığı belgede; Kıbrıs, ifade özgürlüğü, ana dilde radyo-tv, ekonomiyle ilgili reformlar, idam cezası ve OHAL’in kaldırılması, özelleştirme gibi konulara yer verildi.

Bu tarihte henüz koalisyon hükümetlerini unuttuğumuz günler başlamamış, DSP/ANAP/MHP partileri sandığa gömülmemişti. Ulusal programı son koalisyon hükümeti hazırlamıştı.

2002

Ülke – şimdilik – 14 yıl boyunca ülkeyi yönetecek olan AKP iktidarı ile tanıştı. Avrupa Birliği’ne girebilmek için yapılması gereken reformları hayata geçirmek,  “Milli Görüş gömleğimizi çıkardık” diyen ve dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetine kaldı.

2003

Meclis’te Avrupa Birliği Uyum Komisyonu kuruldu.  Yeni Katılım Ortaklığı Belgesi yayınlandı.

2004

Kıbrıs sorununu, İngiliz üsleri dışında kalan kısımları için bağımsız devlet yapacak olan Annan Planı için referanduma gidildi. Bu referandumda her iki taraf evet demiş olsaydı, Türk kesimindekiler AB üyesi olacaktı. Referandumda, Rum kesiminin %76’sı hayır derken, %65 Türk tarafı evet dedi. Kıbrıs Rum kesimi daha sonra AB üyesi oldu.

2005

Avrupa Birliği ile sonu gelmeyen müzakereler başladı. Dönemin Devlet Bakanı Ali Babacan da “Baş müzakereci” oldu. Türkiye görüşmeler için son tarih belirlemek istemesine rağmen, bu tarih verilmedi.

2006

Türkiye, limanlarının Rumlara açılması karşılığında KKTC’ye uygulanan izolasyonların kaldırılmasını istedi. İstanbul’un 2010 yılında “Avrupa Kültür Başkenti” olması onaylandı. İstanbul’un kültürel ve tarihi mirasını ön planda tutan yapılar restore edilerek öne çıkarılacaktı. Atatürk Kültür Merkezi’nin kapanıp, neredeyse çürüyecek hale gelmesine sebep olan süreç böylece başlayacaktı. Kültür Başkenti Ajansı çeşitli yolsuzluk haberlerine karıştı. Ajans Başkanı, engellendiğini söyleyerek, istifa etti.

2008

AKP hakkında parti kapatma istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açıldı. Bu dava sebebiyle ilişkilerde durgunluk yaşandı.

2009

Üç sene içerisinde farklı fasıllar müzakerelere açıldı, ilerleme raporları yayınlandı.  2009’da dönemin Devlet Bakanı, bugünün “bakara makara”cı olarak bilinen ismi Egemen Bağış, “Baş müzakereci” oldu. O günün baş müzakerecisi sonradan Avrupa Birliği Bakanı olacaktı ve adı 2013’teki 17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarında Rıza Sarraf’tan rüşvet almakla anılacak ve görevinden alınacaktı.

Avrupa Birliği Bakanlığı kuruldu ve Egemen Bağış ilk bakan oldu. Ulusal Ajans, AB Bakanlığı’na bağlandı. İleride bu ajansla ilgili olarak yolsuzluk iddiaları gündeme gelecek ve AB Komisyonu soruşturma başlatacaktı.

2012

2012 İlerleme Raporu’nda üyelik sürecinin tamamlanması için gereken başlıklardan 13’ünün açıldığı ve geçici olarak Bilim ve Araştırma başlığının kapatıldığı söylendi. Üyelik için 33 müzakere başlığı bulunmaktaydı.

2013

Ülkenin tarihine damga vuran ve dünyada da yankı bulan Gezi Direnişi pek çok dengeyi altüst etti. Gezi Direnişi nedeniyle Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Türkiye AB’ye giremez, girmemelidir” dedi. Cumhuriyet Gazetesi’nden Utku Çakırözer’e röportaj veren, Türkiye’nin AB ile sürecinde 4 yıl Fin Parlamentosu’nun AB Komitesi’ne başkanlık eden Erkki Tuomioja, Gezi Direnişindeki polis şiddetine yönelik olarak, “Oldukça kaygıyla baktık. Bu kaygımızı hükümetinize de ilettik. Zaten AB de iletti. Polis her yerde bağımsız denetim altında tutulmalıdır. Eğer polis gücünün yanlış kullanıldığı iddiası varsa, bu mutlaka bağımsız olarak soruşturulmalıdır” dedi.

17 Aralık tarihinde patlak veren yolsuzluk iddiaları ve sonrasındaki soruşturmalar, AB Bakanı’nın görevden alınmasına sebep oldu. Artık Baş müzakereci ve Bakan Mevlüt Çavuşoğlu idi.  

2014

17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını takiben, Avrupa Komisyonu, AB fonlarının usulsüzce kullanıp kullanılmadığını öğrenmek için soruşturma başlattı. Mevlüt Çavuşoğlu bu soruşturmayla ilgili olarak, "Avrupalı dostlarımızı, Türkiye'nin içişleriyle ilgili, siyasi boyutları da olan gelişmeler konusunda, yorum yaparken peşin hükümlerden kaçınmaya ve daha temkinli olmaya davet ediyorum" dedi.

2015

Türkiye - AB Zirvesi sonunda sığınmacılarla ilgili Türkiye’ye 3 milyar Euro ödenmesi kararlaştırıldı. Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk, zirve sonunda yaptığı konuşmada, "Bu zirve ilişkilerimizi bir takvim çerçevesinde canlandırmak, terör tehdidi ve acil meseleler ile ilgiliydi. Çok faydalı bir zirve tamamlandı" dedi. Şartların yerine getirilmesi halinde vize serbestisi olacağını da ekledi Tusk. Davutoğlu zirveyle ilgili olarak, "Bizim nihai hedefimiz insan kaçakçılığını ve mültecilere yönelik suçları engellemek ve Avrupa'ya gelen mültecilerin sayısını azaltmak" dedi.

2016

Şubat ayında, Cumhurbaşkanı’nın G20 Zirvesi’nde AB Konseyi Başkanı Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Juncker ile yaptığı görüşmelerin tutanakları basına sızdı ya da sızdırıldı. Bu tutanaklarda, Cumhurbaşkanı’nın mülteci pazarlığı yaptığı iddia ediliyordu.  Cumhurbaşkanı’nın, Tusk’a, “İki yıl için 3 milyar euro verecekseniz, konuşmaya gerek yok. AB’nin parasına muhtaç değiliz. Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarını açıp mültecileri otobüslere doldururuz. Yunanistan’a kriz sırasında 400 milyar euro verildi. Bu paranın bir kısmıyla Suriye’de güvenli bölge kurup mülteci sorununu tamamen çözebilirdik.” ifadesi tutanaklarda yer alıyordu. Haberin linki:http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/477710/Erdogan_in_pazarlik_tutanagi_ortaya_cikti__3_milyar_avro_ise_hic_konusmayalim.html

Avrupa Birliği, vize serbestisi için terörle mücadele yasasının değişmesi gerektiğini, söyledi. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Teröristlere çadır kurduracaksın, bunu demokrasi adına yaptığını söyleyeceksin, bize de vize için terör yasasını değiştirin diyeceksin. Biz yolumuza gidiyoruz sen yoluna git kiminle anlaşabiliyorsan anlaş" diyerek cevap verdi.

Türkiye ile AB ilişkileri gerilirken, Birlik içerisinde de sorunlar baş gösterdi. İngiltere, AB’den çıkıp çıkmama konusunda bir referandum yaptı ve İngiliz halkı AB’den çıkma yönünde karar verdi.

Ekim ayında Meclis açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa Birliği'ne sert çıkarak, "Avrupa Birliği'nin ülkemize söz verdiği vize serbestisi uygulamasının bu ay yürürlüğe girmesi gerekiyor. Bu tavır, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye verdiği sözü tutmak istemediğinin ilanıdır. Ve yine açıkça ifade ediyorum: Kendileri bilirler…" dedi.

Parlamento’nun görüşmesi öncesinde Cumhurbaşkanı, “Sonuç ne çıkarsa çıksın bu oylamanın bizim nezdimizde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur” dedi. Erdoğan ayrıca Batı’yı kastederek, “Bunlar birisine 'Diktatör' diyorsa benim indimde o iyidir. Bunlar birisine artık diktatör diyorsa ben ona gayet iyi diyeceğim" dedi. Haberin linki: https://www.evrensel.net/haber/296738/erdogan-avrupa-birligi-oylamasinin-hicbir-kiymeti-yoktur

Bugün itibariyle Avrupa Parlamentosu müzakereleri durdurma kararı aldı. Hukuki olarak bağlayıcılığı olmasa da 2005 yılından bu yana ilk defa böyle bir karar alınıyor. AB Bakanı Ömer Çelik, ”Bu kararı yok hükmünde sayıyoruz, ciddiye alınacak bir karar değil” dedi.  

 

 

 


Herkes bilsin