Menu

Devlet megafonundan bülbül sesi ummak

Sebla Kutsal

Kamu hizmeti veren yayın organlarının devlete bağımlılığı, iktidar sahiplerinin demokrasiye bağlılığıyla ters orantılıdır; devlet otoriterleştikçe devletin gölgesindeki kurumlar özerklikten anbean uzaklaşır, tıpkı TRT gibi.
 

 

Parasını ödediğimiz hizmetin lütuf gibi sunulması bir devlet geleneği, alışkınız...

Parasını ödediğimiz hizmetin ilgili kamu kuruluşu tarafından keyfe keder kesilmesi ise Yeni Türkiye icadı.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'ndan (TRT) söz ediyorum elbette; 1 Mayıs 1964'te çıkarılan "Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Yasası" ile kurulan, bizim vergilerimizle ayakta duran, kamu hizmeti yayıncılığı yapmakla görevli kuruluştan…

"İktidar partisinin yayın organı" olma özelliği seçim dönemlerinde iyice belirginleşen TRT, 28 Kasım'da vukuatlarına bir yenisini daha ekledi. Her hafta canlı yayınladığı CHP’nin grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ailesi ve yakınlarının yurt dışına "milyonlarca dolar kaçırdığını" kanıtlayacak belgeleri göstermek üzereyken yayını kesti.


TRT’nin böyle bir şey yapmaya hakkı var mı?

Özel bir kuruluş olsa, evet. Gazetecilik ahlakına ters düşse bile böyle bir tutum sergilemekte, taraf tutmakta özgür olacaktı.

Kamu kuruluşu olarak, hayır. Böylesi bariz bir otosansüre ancak diktatörlüklerde veya sözde demokrasilerde rastlanabilir.

Bu sonuca varmak için, 2954 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanunu'nun 5. maddesinde yer alan ilkeler bile TRT'nin görevini kötüye kullandığını kanıtlamaya yetiyor.

İşte TRT'nin yayın esaslarından bazıları:

- Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.

- Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak (...) amacı güden rejim ve ideolojilerin propagandasına yer vermemek.

- Haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı olmak.

Kamu hizmeti yayıncılığının diğer ülkelerdeki ilkeleri de bunlardan çok farklı sayılmaz. TRT kurulurken model alınan, dünyanın ilk kamu hizmeti veren yayın kuruluşu olan BBC'nin Peacock Komisyonu’na sunduğu rapordaki şu ifade, kamuya hizmet eden yayın organları ile siyaset arasındaki kırmızı çizgiyi anlamak açısından örnek teşkil ediyor: "Yayıncılık tüm çıkarlardan, özellikle de siyasal iktidarın çıkarlarından, baskılarından uzak tutulmalı." 


Teoride güzel, pratikte karşılığı yok

Teoride; kamu hizmeti yayıncılığı dünyanın her yerinde, siyasal iktidarın güdümünde olmak şöyle dursun, toplumu her şeyden eşit oranda haberdar etmeyi, nüfusun tamamına hitap etmeyi, toplumdaki karşıt görüşlere yer vererek çoğulcu yapıyı pekiştirmeyi, halkın sesini duyuramayan kesimlerinin sesi olmayı hedefler. Ancak, bu romantik ideallerin çok azı pratiğe yansır.

Siyasi müd ahaleye açık yapısı nedeniyle, sadece Türkiye’de değil Batı’da da kamu yayıncılığının siyasi erk tarafından manipüle edildiğini, devletten bağımsız olmasına karşın kimi zaman devletin megafonu olarak görev yaptığını görüyoruz.

28 Kasım’daki sansür zurnanın zırt dediği yer olsa da, TRT oldum olası taraflıydı ve onun yurt dışındaki muadilleri de hiçbir zaman demokrasi neferliğine soyunmadı. Devletin kanatları altındaki kurumlar özerkliğe sahip olamaz, iktidarın ve devletin politikalarından tamamen bağımsız üretim yapamaz.

Ancak bir gerçeği görmezden gelemeyiz; bu kurumların devlete bağımlılığı, iktidar sahiplerinin demokrasiye bağlılığıyla ters orantılıdır, devlet otoriterleştikçe devletin gölgesindeki kurumlar özerklikten anbean uzaklaşır, tıpkı TRT gibi.

Öte yandan, TRT’nin CHP grup toplantısında yayını kesmesine fazla kafa yormak da boşa zaman kaybı olur… Kamu hizmeti yayıncısının nesnel ve güvenilir bir kitle iletişim aracı olmasını ummaktansa, onu da ana akım medyanın bulunduğu rafa kaldırıp, özgür ve bağımsız yepyeni medya girişimleri için elimizi taşın altına koymaktır bugün yapılması gereken.

 

 

 

 

 


Herkes bilsin