Menu

2017: Sodom yıkıldı Gomora gün sayıyor

Orhan Gökdemir

 

Tam bir yıl önce yılbaşı gecesi bir radikal İslamcı elinde otomatik tüfekle bir eğlence mekânını bastı. Önüne kim çıktıysa taradı. Çoluk, çocuk, kadın, erkek hiç fark etmedi onun için. Çünkü o gece kapalı bir mekânda eğlenenler onun düşmanıydı. Boğazlanmaları vacip olan dinsizlerdi.

O baskından önce bir hafta boyunca pek çok dinci, siyasal İslamcı “Müslüman Noel kutlamaz” diye propaganda yaptı, afiş astı, bildiri dağıttı, temsili Noel Baba bıçaklama ayinleri yaptı. Yetmemiş gibi Diyanet İşleri Başkanlığı da bir açıklama yaparak yılbaşı kutlamasını gayrı meşru, kültür dışı, din dışı ilan etti. Yani yurttaşların bir kısmını diğer kısmına hedef gösterdi. Eğer o eğlence mekânın basan tetikçinin yaptığı suç ise, yukarıdakilerin hepsi o tetikçinin suç ortağıdır, teşvikçisidir.

Hayır, soruştursunlar diye söylemiyorum bunu, yapmayacaklarını biliyoruz. Çaycıyı “çay vermem” dedi diye tutup içeri tıkanlar “yılbaşı gayrı meşru, gâvur icadı, kutlayan kâfir” diyenlere soruşturma falan açmaz. Sadece not ediyoruz. “Müslüman Noel kutlamaz onun yerine kan banyosu yapar”... İslam’ı ite kaka getirdikleri yer bu!

* * *

Geride bıraktığımız yılın bilançosunu o olaydan başlayarak çıkaralım öyleyse.

Son yılda yaşadıklarımız ülkemiz için laikliğin ekmek gibi, su gibi nasıl hayati bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha ortaya çıkarıyor. Laikliğin altını oydun mu, o oyuktan, kan, gözyaşı, katliam, akıl dışılık, ahmaklık, yobazlık, dinbazlık fışkırıyor. Emperyalizmin boyunduruğu altında inleyen mazlum halkların tek birleşme ve tek direnme imkânıdır laiklik. İnanç böler, laiklik birleştirir. O nedenle ümmetçiliği, siyasal İslamı yeneceğiz, koparıp atacağız bu topraklardan. Başka yolumuz yok. 2017’den kalan ilk ders bu.

İkincisi biraz daha derin. Bu kara veba gibi yayılan yobazlara bakıp işimizin onlarla sınırlı olduğunu sanmayın sakın. Mesele toplumun dinselleştirilmesi değil yalnızca. Geri kalanının da falcı, büyücü, melek kovalayıcı, kişisel gelişim arayıcı, enerji alıcısı, tarot bakıcısı, aşk arsızı olması. Yıl dönerken cahilin biri çıktı ateistlerin göğsünde nefes olmadığını iddia etti. Nefes terapistiymiş. Nefes alıp vermeyi bile cahil cüheladan öğrenmeye çalışanlar türedi demek ki.

Siyasal İslam kendisiyle birlikte bütün inançları, bütün değerleri parçalayıp yıktı. O yıkıntıda her tür batıl-boş inanç kendine yol buluyor, yayılıyor. Şarlatanlığı yeşerten iklim budur. Kuraldır, dinselleşme arttıkça ahlak azalır. Ahlakın az, dinin ve batıl inancın çok olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Üçüncüsü içinden geçtiğimiz döneme değin bir saptama: Din çoğaldıkça ahlak azalır. Dinin çoğalmasının nedeni zaten ahlakın azalmasıdır. Din hemen her zaman büyük insani yıkımların ortasında gelişir. Bir ahlak olma iddiasındadır ama yapabildiği tek şey içinde geliştiği derin ahlaksızlığı makul kılmaktan ibarettir. Din ile toplumların çözülmesi arasında doğrudan bir ilişki saptayabiliyoruz. Din yükseliyorsa toplum çözülüyor, dağılıyor ve bir çöküşe doğru sürükleniyor demektir. Sürükleniyoruz…

Bu “Müslüman Noel kutlamaz”, “ateistler nefes almaz” ahmaklıkları işte bu çöküşünü ve sürüklenişin dışavurumlarıdır. Artık işimiz sadece bir gerici hareketi önlemek değil, toplumu, onunla birlikte insanlığı yeniden ayağa kaldırma meselesidir.

* * *

Yukarıya bakıp gördüğünüzün bu topraklara has bir sapma olduğunu sanmayın. Her çöküş kendi Caligulasını yaratır ve bütün Caligulalar az çok birbirini andırır. Çıkın sokaklara, başınızı kaldırıp bakın; Caligula’nın Roma’sından hiçbir farkı yok. Dağ taş din, dağ taş ahlaksızlık. TV kanalları dini sohbet ve evlendirme programlarından başka bir şey yayınlamıyor. Baktığınız ekranda insanların içki içtiğini görmemiz yasak ama yalan söylemek serbest. Da Vinci’nin figürlerini bile sansürlüyorlar. Din ulemaları çocuklarla evlenme yaşını 6’ya, cinsel obje sayılma yaşını 3’e indirdi. Şaka değil, pedofili bile suç olmaktan çıktı artık.

Dini çoğaltırlar; ahlakı söküp atar, cumhuriyeti yıkarlar. Ama bunlar hiçbir nevzuhur Sezar için yeterli değildir. Firavun olmayı istemek onların fıtratındandır.

Ama bir gün mutlaka ezilenlerin duvarına çarpıp devrilirler. Tarihin fıtratıdır bu da…

* * *

Demem o ki bilanço yapmaya gerek yok. Dönüp bakın geriye, görüp görebileceğiniz sadece karanlıktır. Ne “şanlı” adalet yürüyüşünü hatırlayan var, ne Küçükçekmece’de polisin öldürdüğü Sıla Abalay’ı mesela. Eğitimi dinselleştirmeyi sürdürüyorlar. Eğitim dinselleştikçe, dinselleşen okullardan yurtlardan çocuklara tecavüz haberleri geliyor.  Ve yeni bir yıla daha giriyor ülke. Rahat olun karanlık bir yıl olmayacak yenisi. Çünkü bundan daha karanlığı olur mu?

Kutlayacak bir şey olmasa da dostlarınızla toplanıp birer kadeh içmeyi ihmal etmeyin. Yüce Dionysos hepinizi kutsasın. Onların cennetinden de cehenneminden de uzak tutsun.

Aydınlık nice yıllara…

 

 


Herkes bilsin