Menu

Küçük Ayakkabılar, Büyük Adımlar


Ruby Nell Bridges, öfkeli kalabalığın çığlıkları altında, kendisini korumak üzere atanmış iri yarı dört polis şefinin arasında, sadece ‘Beyaz’ öğrencilerin okuduğu William Frantz Kamu İlkokulu merdivenlerine doğru yürürken, sadece 6 yaşındaydı. 14 Kasım 1960’da New Orleans’daki kamu okullarının mahkeme kararıyla entegrasyonunun ilk günü, bu küçük ayakların attığı büyük adımlar, ABD tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.


“1954 yılında Mississippi’de, Abon ve Lucille Briges’in ilk çocukları olarak dünyaya geldim. O yıl (1960) Amerika Birleşik Devletleri kamu okullarının entegrasyonunu (siyah ve beyaz çocukların aynı okullarda okuması/kaynaştırılması) kanunlaştırarak bir dönüm noktası kararı verdi…

Aslında çok zor bir hayatımız vardı. Ebeveynlerim şehirde daha iyi imkanlar olduğunu duymuştu. Babam bir servis istasyonu görevlisi olarak iş buldu ve New Orleans’a taşındık. Annem büyüyen ailemize destek olmak için gece işlerine gidiyordu. Biraz büyüyünce kardeşlerime göz kulak olmak benim sorumluluğuma verildi, ki bu benim için çok zor bir görev değildi. Kiliseye ve siyah çocukların gittiği anaokulu bölgesine gitmek dışında dünyamız kendi bloğumuzdan öteye geçmezdi. Ama herşey değişmek üzereydi.

Federal mahkemenin kararıyla, New Orleans kamu okulları nihayet ırk ayırımına son vermek zorunda kalmışlardı. 1960 yılının baharında ayında, Eylül ayı geldiğinde kimin entegre bir ilkokula gideceğinin belirlenmesi için kentin diğer siyah anaokulu öğrencileri ile birlikte bir teste girdik. O yaz ebeveynlerim sınavı geçtiğimi ve William Frantz Kamu Okulu'nda birinci sınıfa başlamak için seçildiğimi öğrendi.



Annem için herşey uygundu. Ama Babam için öyle değildi; ‘Biz sadece sorun arıyoruz,’ dedi. O hiçbirşeyin değişmeyeceğini, siyahlarla beyazların asla eşit kabul edilmeyeceklerini düşünüyordu. Annem ise eğer yeni okula gidersem daha iyi bir eğitim almak – ve sonraki hayatımda iyi bir iş için şansım olacağını düşünüyordu. Ailem bu konuyu tartıştı ve dua etti. Sonunda annem bütün risklere rağmen, sadece kendi çocukları için değil, bütün siyah çocuklar için, ileri bu adımı atmaları gerektiğine babamı ikna etti.

Bir federal yargıç 14 Kasım 1960 pazartesi gününü New Orleans’taki siyah çocukların beyaz çocuklarla birlikte okula gideceği gün olarak ilan etmişti. Kentin kamu okul sistemine entegre edilmek için seçilen 6 çocuk vardı. Çocuklardan ikisi eski okullarında kalmaya karar verdi. Diğer üçü McDonough’a tahsis edildi. Yalnız ben William Frantz Kamu Okuluna gidecektim.

14 Kasım sabahı federal polis şefleri annemi ve beni arabayla beş blok ötedeki William Frantz Kamu Okuluna götürdü. Arabadaki adamlardan biri okula geldiğimizde beni korumak için iki polis şefinin önümde iki polis şefinin ise arkamda yürüyeceğini söyledi, böylece her yandan korunmuş olacaktım.

Bu, annemin Tanrı hakkında bize öğrettiğini anımsatmıştı; O (Tanrı) bizi korumak için her zaman orada olacaktı. Annem ‘Ruby Nell,’ dedi okul yolunda; ‘Korkma. Orada dışarıda bazı sinirli insanlar olabilir, ama ben seninle olacağım.’

Ruby Nell Bridges 6 yaşındayken sadece ‘Beyaz’ öğrencilerin okuduğu William Frantz Kamu İlkokulu merdivenlerine doğru yürürken…

Tabii ki, insanlar bağırıyorlardı ve arabadan çıktığımız an yumruklarını sallamaya başlamışlardı. Ama bu benim için Mardi Gras’da(*) duyduğum gürültüden farklı birşey değildi. Annemin elini tuttum, kalabalığın arasında ilerleyen polis şeflerini okula kadar takip ettim.

O gün bütün günü müdürün ofisinde oturarak geçirdik. Pencereden ‘Beyaz’ ebeveynlerin okuldan çocuklarını alıp giderken, bizi işaret ederek bağırdıklarını görüyordum. Kargaşa içinde benim kendi sınıfıma gitmem mümkün olmamıştı.

Polis şefleri ertesi gün tekrar annemi ve beni okula götürdü. Ben kızgın kalabalığa dikkatimi vermemeye çalışıyordum. Birisi bir tabut içinde siyah bir bebek tutuyordu ve bu beni, bize bağırarak kötü şeyler söyleyenlerden daha fazla korkutmuştu.

Binanın içinde beyaz genç bir kadın bizi karşıladı. Bana gülümsedi.  ‘Günaydın, Ruby Nell’ dedi, tıpkı annem gibi… ‘Hoş geldin, ben senin yeni öğretmenin, Bayan Henry’. Sevimli birine benziyordu ama ben onun hakkında ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Daha önce ‘beyaz’ bir öğretmenim olmamıştı.

Bayan Henry annemi ve beni ikinci kattaki sınıfına götürdü. Sınıftaki tüm sıralar boştu. Bir sıra seçmemi istedi. Ben öndekilerden birini seçtim ve Bayan Henry bana alfabeyi öğretmeye başladı. Ertesi sabah annem benimle okula gidemeyeceğini söyledi. O çalışmak ve kardeşlerime bakmak zorundaydı. ‘Polis şefleri sana iyi bakacaklar, Ruby Nell’ dedi annem bana güvence vererek. ‘Korkarsan dua etmeyi unutma. Her yerde, her zaman Tanrı’ya dua edebilirsin, O hep seni duyar,’ dedi.

Okula giderken dua etmeye böyle başladım. Bağıran insanlar bana dokunacak gibi görünmüyorlardı.  Duam benim koruyucumdu.  Öfkeli kalabalığın içinden geçen adımlardan sonra Bayan Henry’yi görmek beni mutlu etmişti.

O (Bayan Henry) bana sarıldı ve sınıftaki o büyük öğretmen masası yerine sağ yanımda oturdu. Günler boyu sınıfta sadece Bayan Henry ve ben vardık.

Haber kanallarının deyimiyle ‘Ayrılıkçı Militanlar (segregationists)’, protesto etmek için sokaklara dökülmüştüler. Şehrin her yerinde ayaklanmalar patlak vermişti. Ailem ellerinden geldiğince beni koruyordu ama ailemin başına gelen sorunların benim ‘Beyazlar’ın okuluna gitmemden kaynaklandığını biliyordum. Babam işinden kovulmuştu. Alışveriş yaptığımız marketin ‘Beyaz’ sahipleri artık oradan alışveriş yapamayacağımızı söylemişlerdi. Mississippi’deki aile büyüklerimiz bile mağdur olmuştu. 25 yıldır çiftçilik yaptıkları toprakların sahibi orada yaşayan herkesin New Orleans’daki sorunlara sebep olanın onların torunu olduğunu bilindiğini, bu yüzden taşınmaları gerektiğini söylemişti.

Aynı zamanda, prorestolara karşı cesur davranan ve çocuklarını okula göndermeye devam eden birkaç beyaz aile vardı. Ama onlar benim sınıfımda değildi, bu yüzden onları hiç görmedim. Bu arada benimle ilgili haberleri duyan ülkenin dört bir yanından insanlar mektup ve bağış göndermeye başlamıştı. Bir komşu babama ev boyama işi verdi. Bizim için çocuk bakıcılığı yapan, sorun çıkaranlardan korumak için evimizi izleyen, hatta okula giderken polis şeflerinin kullandığı arabanın arkasından yürüyen insanlar vardı. Ailem,  arkadaşlarımız ve komşularımızın yardımı olmadan bunu başaramazdı.

Ve ben, Bayan Henry olmadan o yılı kazanamazdım. Sınıfta onun yanında oturarak - sadece ikimizin olduğu o sınıfta -, dışarıdaki dünyayı unutmayı başardım. O okulu eğlenceli hale getirdi. Herşeyi birlikte yaptık. Tenefüslerde okulun bahçesine çıkamıyordum. Yani o odada/sınıfta oyunlar oynadık, egzersiz yaptık…

Onun bana entegrasyonu ve neden bazı insanların buna karşı olduğunu anlattığını hatırlıyorum. ‘Belli bir şekilde yaşamaya alışmış insanlar için değişmek kolay değil,’ demişti Bayan Henry. ‘Bazıları daha iyisini bilmiyorlar ve onlar korkuyorlar. Ama herkes böyle değil.’ Ben sadece altı yaşında olmama rağmen, ben onun anlatmak istediğini biliyordum…”

 


www.rubybridges.com adresinden alıntılanarak türkçeye çevrilmiştir.

Kapak Illustrasyonu: 14 Kasım 1960’da New Orleans’daki kamu okullarının mahkeme kararıyla entegrasyonunun ilk günü Norman Rockwell’in “The Problem We Live With” isimli çalışmasında anılmıştır. (Eser 14 Ocak 1964 yılında Look Magazine’de yayınlanmıştır)

 

 


Herkes bilsin